🪩 Şiddeti Önlemek Için Ne Yapmalıyız
V9GgNrZ. Elektrik Çarpmasını Önlemek İçin Ne Yapmalıyız Kayıtsız Üye elektrik çarpmasını önlemek için neler yapmalıyız yapabiliriz ?Cevap Elektrik Çarpmasını Önlemek İçin Ne Yapmalıyız Deli Sevdam Elektrik Çarpmasını Önlemek İçin Ne Yapmalıyız * Saç kurutucusunu ve elektrikli ısıtıcıyı banyo küvetinin ve lavabonun yakınlarına koymayın. * Islak ortamda elektrikli cihaz çalıştırmayın. Banyoda saç kurutucusu kullanmayın * Prizlere emniyet kapağı takın * Evde topraklı priz kullanın * Yuvasından çıkmış, telleri açıkta kalmış prizleri tamir ettirin * Sigortaları tel sararak yenilemeyin, orjinal malzeme kullanın * Elektrikli cihazları fişe takmadan önce kapalı olduklarına emin olun * Elektrikli ev aletlerini kullanım talimatlarına uygun kullanın * Sigortayı kapatmadan elektrikle ilgili hiçbir iş yapmayın * Evi uzunca bir süre terk edecekseniz sigortaları kapatın * Ekmek kızartma aletini kahvaltı masasına almayın. İçinde sıkışan dilimi çatal, bıçak gibi nesnelerle kurcalamayın * Sıcak ütüyü kablosunun üstüne koymayın * Elektrikle uğraşırken kalın lastik tabanlı ayakkabı giyin * Elektrik çarpmalarında yapılması gerekenler * Elektriği kesmek için sigortaları kullanın * Lastik tabanlı ayakkabı giyin, kuru bir lastik eldiven takın * Elektrik akımını iletmeyecek kuru bir cismin üzerine çıkınCevap Elektrik Çarpmasını Önlemek İçin Ne Yapmalıyız aaaaa topraklı priz nedir?
Görüntülenme Sayısı 17213 Okullarda okul öncesi dönemden liseye kadar gösterilen şiddet eğilimlerinin engellemesi için neler yapılmalı? Çocuklar, ebeveynler ve öğretmenler nasıl bir işbirliği göstermeli? Öncelikle Okul Kurallar Belirlemeli Okullarda şiddet içerikli davranışların engellenmesi için okul mensuplarının ortak bir politika oluşturmak gerekir. Bu politika doğrultusunda her okulda “Şiddet Eylem Planı” oluşturulmalıdır. Okul çevresinde ve okul içerisinde öğrencilerin model alabilecekleri olumsuz örneklerin engellenmesi konusunda çalışmalar yapılmalıdır. Olumsuz davranışlar ile dikkat çekmeye çalışan öğrencilere sosyal faaliyetlerde görev vermek, olumlu davranışlar sergilemeleri için ortamlar yaratmak olumuz davranışların azalmasını sağlayabilir. Öğrencilerin kendi kişilik özelliklerini tanımaları, problem çözme becerilerini geliştirmeleri için sınıf rehberlik çalışmaları önem taşımaktadır. Rehberli uygulamaları ve grup çalışmaları yaparak öğrencilere destek sağlanabilir. Aile-Öğretmen İşbirliği Sağlanmalı Anne-babaların okul ile iş birliği yapması çok önemlidir. Evde şiddet içerikli sözel, fiziksel ve duygusal şiddet olabilir davranışlara maruz kalan çocuklar, sınıf içinde bu davranışları sergileyebilirler. Bu nedenle önce ev ortamı düzenlemek ve anne-babaların çocuklarına olumlu model olmalarını sağlamak gereklidir. Tüm öğretmenler tarafından okulda ortak kurallar oluşturulması ve uygulanması şiddetin önlenmesi için gereklidir. Evde ve okulda kurallara uyma ile ilgili öğrencilere tutarlı davranmak, bir süre sonra çocukların davranışlarında değişikliğe neden olabilir. Şiddet içerikli davranışlara öğretmenlerin göz yumması, öğrencilerin bu davranışları daha fazla sergilemelerine neden olabilir. Gözlemler sonucu desteğe ihtiyaç olduğu düşünülen öğrenciler vakit kaybetmeden okul rehberlik servisine yönlendirilmelidir. Bu öğrencilerin aileleri ile görüşülerek, işbirliği sağlanmalıdır. Çocukların yaşam alanlarına ziyaretler yapmak, öğrenciyi daha iyi tanımaya fırsat sağlar. Bu yüzden şiddet içerikli davranışlar sergileyen çocukların evlerine ziyaretler düzenlenmesi faydalı olabilir. Şiddet İçerikli Fimler ve Oyunlar Şiddet içerikli film ve oyunlar çocukların gerçeklik algılarının bozulmasına neden olmaktadır. Bu nedenle çocuğunuzla seyrettiğiniz programlara dikkat etmek, olumsuz davranışlar, olumsuz davranışların sonuçları ile ilgili evde konuşmalar yapmak anne-babaların yapabileceği, şiddeti önleyici çalışmalar olabilir. Yaşça büyük öğrenciler fiziksel şiddet dışında, duygusal, siber ve cinsel şiddet eğitimleri de gösterebilirler. Bu konularda okul rehber öğretmeni tarafından öğrenci ve veliler için okulda seminer çalışmaları yapılması fikir birliği oluşması açısından yararlı olacaktır.
Kuraklık, toplumsal bir sorun olmak ile birlikte tüm dünyayı ilgilendirmektedir. Kuraklık, dünyanın sonunu getirebilecek güçte bir doğal afettir. Bizler de bu konunun önemine dikkat çekerek hazırlamış olduğumuz bu yazıda, sizlere kuraklığı önlemek için ne yapmalıyız kısaca bilgi vereceğiz. Kuraklığı Önlemek İçin Yapılması Gerekenler İnsanların kuraklık ve zararları ile ilgili bilgi sahibi olması, Doğanın korunması ve geliştirilmesi, Su kaynaklarının korunması ve gereksiz su tüketiminden kaçınılması, Su kaynaklarının kirletilmemesi ve kirletenlerin uyarılması, Kuraklığı engelleyecek hususlar ile ilgili insanlara bilinçlendirme çalışmaları yapılması, Kuraklığın sistemli bir şekilde takip edilmesi, Kuraklık şiddeti ile ilgili bilgi sahibi olunarak, daha özenli ve dikkatli yaşanması alınması gereken önlemler arasında yer almaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir; feministler anneliği kabul etmezler" sözlerinin neden olduğu tartışmalar eşliğinde geçti. Dominik Cumhuriyeti'nde Trojillo diktatörlüğüne karşı direnişi sergileyen Mirabel Kardeşlerin, cezaevinde bulunan eşlerini ziyaret ettikten sonra tecavüz edilerek öldürülmelerinin tarihi olan 25 Kasım 1960 tüm dünyada Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele günü olarak anılıyor. Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadele kampanyalar artmış ve kamuoyunda geçmiş yıllara oranlara bir farkındalık yaratılmış olsa da kadına yönelik şiddet artmaya devam ediyor. Peki kadına yönelik şiddet nedir? Önlemek için neler yapılmalı? Hükümetin bu konudaki tutumu ne? İşte kadına yönelik şiddet ve Türkiye'nin tavrı Mirabel kardeşlerin ölümünün ardından tüm dünyada kadına yönelik şiddete karşı kampanyalar düzenlenmiş, 1981 yılında da Kolombiya’nın başkenti Bogota’da toplanan 1. Latin Amerika ve Karayip Kadınlar Kongresi’nde Mirabel kardeşlerin durumu ele alındı. BM de bu toplantının ardından Mirabel kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım’ı “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” olarak ilan etti. Kadına yönelik şiddetin tanımı BM Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi, kadını hedef alan şiddetin “kadınlara yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı ve bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da oransız bir şekilde kadınları etkileyen bir şiddet olduğunu” belirtiyor. BM belgesinde kadına yönelik şiddet “kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ıstırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma” olarak tanımlanıyor. Kadına yönelik şiddet ilk olarak Viyana’da düzenlenen BM Dünya İnsan Hakları Konferansı’nca “insan hakları ihlali” olarak tanındı. Konferansta kadına yönelik şiddet, “kadınların fiziksel bütünlüğünü, bireysel özgürlüklerini ve temel haklarını tehdit eden davranışlar” olarak tanımlandı. Türkiye’de kadın hareketi Dünyada 1970’lerin başında, Türkiye’de ise 1980 sonrası dönemde yükselişe geçen kadın hareketi, kadınların kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarını politika konusu yaptı. Kadınlar tarafından, kadın-erkek arasındaki farklılıkların eşitsizliğin gerekçesi olarak gösterilmesine karşı çıkılmış, yerleşik kadınlık-erkeklik rolleri ve erkek egemen toplumsal yapı sorgulanmaya başlandı. Süreçte, özel alanda yaşanan fiziksel şiddet, taciz, tecavüz gibi konular, kamusal alanda tartışılmaya başlandı, özellikle aile içinde yaşanan şiddet, ezilme ve baskıya, kamusal görünürlük kazandırıldı. AİHM'den aile içi şiddet cezası alan ilk ülke Türkiye Bu şiddetin, erkekler ve kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin bir göstergesi, kadınları zorla bağımlı bir konuma sokmanın toplumsal mekanizmalarından biri olduğu ve kadını ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakmayı da içerdiğini eklemek gerekiyor. 2004 yılında yayınlanan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Raporu dayaktan töre cinayetlerine, küçük yaşta evlilikten beşik kertmesine ve intihara varan toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin varlığını belgelendiriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden AİHM aile içi şiddet nedeniyle ceza alan ilk ülke Türkiye. Bu mahkûmiyet, “devlet tarafından korunamamasına bağlı olarak kocası tarafından öldürülen Nahide Opuz” nedeniyle verildi. Kadın cinayetleri yıllara göre artış gösterdi Kadın hakları konusunda yasal düzeyde kısmi adımlar atılmış olmakla birlikte “kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddete ilişkin” veriler kadın cinayetlerinin arttığını gösteriyor. Kasım 2009 tarihli Adalet Bakanlığı verilerine göre 2002 yılında 66 olan kadın cinayetleri, 2007 yılında 1077’ye, 2009 yılının ilk 7 ayında 953'e ulaştı. 2014’e gelindiğinde yılın ilk 10 ayında 240 kadın erkek şiddeti sonucu hayatını kaybetti. İnsan Hakları Derneği'nin 2013 yılı kadına yönelik şiddet raporunda da kadına yönelik şiddet manzarası şöyle İktidarın kadın söylemi Kız mıdır, kadın mıdır! Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde Konya'da gerçekleştirdiği bir mitingte, Hopa'daki olayları protesto etmek için tank üzerine çıkan ve polis müdahalesi sonucu kalçası kırılan Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dilşat Aktaş'a "O kadın, kız mıdır, kadın mıdır bilmem" ifadesini kullanmıştı. Her kürtaj bir Uludere'dir’ - Tayyip Erdoğan, AKP Kadın Kolları toplantısında “Her kürtaj bir Uludere’dir. Kürtajı cinayet olarak görüyorum” sözlerinden sonra kürtajın yasaklanması tartışması yaşanmıştı. Sınırlamaya ilişkin yasa tasarısı Haziran 2012’de Meclis’e gelmişti. - Dört haftalık ya da daha az süreli hamileliklerde bile kürtajın “ancak annenin sağlık durumunu tehdit eden durumlarda” geçerli olması ve tecavüz sonucu hamileliklerde dahi kürtaj yapılmamasına yönelik hükümleri içeren tasarıya ilişkin olarak eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Bebeğin yaşam hakkı anne karnından başlar. Kürtaj da zaten bir aile planlaması yöntemi değildir” demişti. - Hükümet bu süreçte kadın örgütlerinin yoğun tepkisi ile karşı karşıya kaldı. Pek çok ilde kürtaj hakkı için sokağa çıkan binlerce kadın, “Benim bedenim, benim kararım” diyerek bir kampanya başlattı. “Kürtaj Haktır Karar Kadınların Platformu”nu kuran kadınlar, kürtaj hakkına ilişkin bilgilendirme çalışmalarına başladı. Kadınlar hükümete geri adım attırmayı başardı. - Hükümet kürtaj yasağını 4 haftaya indiremedi, ancak bu tartışmalar sürerken isteğe bağlı sezaryeni yasakladı. Temmuz 2012’de kabul edilen düzenleme ile tıbbi zorunluluk bulunmaması halinde sezaryen yasaklandı. Gökçek Çocuğun ne günahı var, anası kendisini öldürsün! Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek de Samanyolu Haber'de ekrana gelen Günlük programında, kürtaj tartışmalarıyla ilgili olarak "Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendisini öldürsün" ifadelerini kullanmıştı. Erdoğan Kızlı erkekli aynı evde kalıyorlar Erdoğan Başbakan olduğu dönemde partisinin Kızılcahamam kampının son gününde, “Kız-erkek öğrenci aynı evde kalamaz. Talimatını verdik, denetimi yapılacak” açıklamalarında bulunmuştu. Arınç Kadınlar herkesin içerisinde kahkaha atmayacak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç kadınlarla ilgili açıklamasında, "İffet çok önemli. Sadece bir isim değil. Kadın için de bir süstür, iffet. Erkek için de bir süstür. İffetli olacak. Erkek de olacak. Zampara olmayacak. Eşine bağlı olacak. Kadın ise o da iffetli olacak. Mahrem- namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacaksın" ifadelerini kullanmıştı. Recep Akdağ Gerekirse öyle bir bebeğe devlet bakar Recep Akdağ Sağlık Bakanı olduğu dönemde kürtaj konusunda, "Siyaset burada karar verirken hem bilimi hem de ahlaki tarafı dikkate alacak. 'Annenin başına kötü bir şey gelmişse ne olacak?' gibi şeyler söyleniyor. Gerekirse öyle bir bebeğe devlet bakar" açıklamalarında bulunmuştu. Erdoğan Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, fıtrata ters Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'ndeki şu sözleriyle de tartışma yarattı "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir. Ben anamın ayağını koklardım, anneciğim çekme ayağını derdim. Bunu feministlere anlatamazsın. Onlar anneliği kabul etmiyor. Ama biz anlayana söylüyoruz." Kadına şiddeti önlemek için ne yapıldı? Şiddete Son Platformu’nun bu süre boyunca ortaya koyduğu yoğun çabalar sonucunda 4320 sayılı yasanın geliştirilmiş hali olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa, 8 Mart 2012 tarihinde kabul edildi. Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi esas alınarak hazırlanan yasa ile yalnızca şiddete uğrayan kadınların değil şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların da koruma altına alınması kabul edildi. Yasa ile ilk kez "ev içi şiddet" ve "kadına yönelik şiddet" gibi kavramlar hukuki literatüre girdi. Şiddeti önleme konusunda olumlu adımların atıldığı yasa, kadın örgütleri tarafından genel anlamda memnuniyetle karşılanmakla birlikte cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim konusundaki ayrımcılıkları içermemesi, kadına şiddetin önlenmesinde önemli ayağı oluşturan sığınma evlerine değinmemesi ve mülki amirlerin karar verebileceği bazı konularda hakime karar yetkisi tanımıyor. Ne yapmalı? T24’ün kadın örgütleri ve Türkiye Psikiyatri Derneği’nden derlediği taleplere göre, kadına yönelik şiddete karşı yapılması gerekenler şöyle sıralanıyor - Kadına yönelik şiddete karşı ciddi ve kapsamlı bir eylem planı hızla hayata geçirilmelidir. - Kadına yönelik şiddetle, özellikle aile üyelerinden gelen şiddetle mücadele uzun soluklu, sistemli ve tavizsiz olarak gündemde yer almalıdır. Aile içi cinayetler mercek altına alınmalıdır. Bir yakınının şiddetine maruz kalma riski yüksek olan grupların erken devrede saptanması ve müdahale edilmesi sağlanmalıdır. - İlk adım şiddete karşı bilinç geliştirilmesi ve engellenmesi olmalıdır. - Bedensel yaraları sarmak için tıbbı tedavi, ruhsal destek yeterli değildir. Şiddet yaşadığını bildirenlere tıbbı rapor, yasal başvuru olanakları ve şiddetsiz bir yaşam sağlamak için önlemler geliştirilmelidir. - Klinik deneyimlerimiz arasında da görünmez konumda olan namus cinayetleri konuya duyarlı kadın kuruluşlarının örneğin merkezi Diyarbakır’da olan KA-MER çabalarıyla ile daha iyi tanınır olmuştur. Bu türü Sivil Toplum Kuruluşlarının talepleri karşılanmalı, çalışmalarına destek verilmelidir. - Namus cinayetleri, uluslararası hukuk açısından yargısız infaz olarak kabul edilmektedir. Bu cinayetleri engellemek için farklı düzeylerde strateji geliştirilmelidir. - Sağlık çalışanları bu tür riskli durumlar saptandığında risk altındaki kadının korunması için neler yapılabileceği ve işbirliği yapılacak yerler konusunda bilgi sahibi olmalıdır. - Ceza Kanunu’ndaki “Haksiz Tahrik” ve kadına karşı şiddet davalarında uygulanan “haksız tahrik indirimleri” kaldırılmalı, TCK’nin 29. maddesi uygulanmamalıdır. - Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yazılı ve görsel basına da büyük görev düştüğünü düşmektedir. Medya, kadına yönelik şiddet ve tecavüz haberlerini kamuoyuna aktarırken, haber dilini doğru kullanmalı, etik değerlere uymalı, tecavüzün içerdiği şiddeti arka plana itmemeli ve tecavüzü erotize edici tutumlardan uzak durmalıdır. Basının, suçu işleyen erkeğe değil, mağdur kadının özelliklerine odaklanması şiddetin sorumlusunun mağdur olduğu biçiminde bir yanılsama yaratabilmektedir. Buna dikkat edilmelidir. - Mağdurların kamusal sağlık ve sosyal destek sistemlerine ulaşmaları sağlanmalıdır. - Kadın sığınma evleri ile ilgili sorunlar hızla aşılmalı ve risk gruplarına, şiddetle sık karşılaşan meslek gruplarına ve kamuya yönelik eğitim ve bilgilendirme çalışmalarına hız verilmelidir.
Uzman Psikolog Elmas Merve Malas, yeni tip korona virüs Covid-19 pandemisinin toplumda şiddeti artırdığını Konya Hastanesi Uzman Psikologu Elmas Merve Malas, pandeminin devam etmesi ve vaka sayılarının artmasıyla beraber, toplumda şiddet olaylarının da arttığını, işsizlik, hastalığa dair olan belirsizlik, sosyal mesafe ve karantina gibi durumların ev içi şiddeti daha da arttırdığını belirtti. Covid-19'un yayılmasını önlemek için getirilen kısıtlamalardan ötürü kişilerin özgürlük alanlarının sınırlandığını ifade eden Malas, "Bu kısıtlamalar ve alınan önlemler kişilerin planlarını ertelemesine ve amaçlarına yönelik davranamamalarına neden oldu. Kişilerin geleceğe dair kaygı düzeyleri arttı. Çalışma hayatı, eğitim ve sosyal yaşam ile ilgili planlarında değişikliklere yol açtı. Bu belirsizlik durumun ne kadar süreceğinin belli olmaması kişilerin kendilerini güçsüz hissetmelerine, acı çekmelerine ve günlük hayat düzenlerinin bozulmasına neden oldu. Evde, işte, trafikte, hastanede ve günlük yaşamda kişiler bu olumsuz duygularla karşılaştıklarında sorunlarıyla baş etmede zorlandılar, öfke düzeyleri yükseldi, sonuçta saldırganlık ve şiddet davranışları ortaya çıktı. Psikolojik destek almaya gelen birçok danışanım eşine, çocuklarına ve çevresine karşı yoğun öfke duygusu yaşadığını, bu öfkelerini kontrol edemediklerini ve öfkelerinin şiddete dönüştüğünden yakınmaktadır. Çocukluk döneminde şiddete maruz kalmış bireyler yetişkinlik döneminde problemlerini çözmek için şiddete başvurabilir. Stres altında kişilerin toleranslarının azalmasıyla şiddete başvurabilirler" dedi."ŞİDDET, STRES VE KAYGI DURUMLARINDA DAHA FAZLA ARTMAKTA"Uzman Psikolog Malas, kadınlar, çocuklar ve yaşlıların bu dönemde şiddete daha fazla maruz kaldığına değindi. Ev içi şiddet olaylarının arttığını bildiren Malas, "Şiddet, stres ve kaygı durumlarında daha fazla artmaktadır. Covid-19 sürecinde fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalan kişiler, şiddet uygulayan kişi ile aynı evde kalmak zorunda kaldılar. Şiddete maruz kalan kadınlar suçluluk, yalnızlık, korku, çaresizlik, kendine güvensizlik, değersizlik, gerginlik ve huzursuzluk gibi duyguları yoğun biçimde yaşamakta, yaşam enerjisinde azalma ve uyku ve iştah bozukluğu, kendine zarar verme davranışları veya intihar girişimleri de görülmektedir. Şiddet, hangi şekilde olursa olsun, kişilerde psikolojik rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olabilir. Akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, anksiyete bozuklukları, alkol madde bağımlılığı, depresyon gibi bir çok psikiyatrik rahatsızlık görülme ihtimali ortaya çıkabilir. Eşinden fiziksel ve psikolojik şiddet gören kadınlar çocuklarına şiddet uygulayabilir, öfkelerini kontrol edemezler. Bazı kişilerde ise, aşırı temizlikle uğraşma, aşırı yemek yeme ve kendilerini bir işe verme davranışı görülebilir. Bazen de kişiler depresyona girdiklerinde sigara ve alkole yönelirler ya da çevresine öfke ve saldırganlıkta bulunabilirler" diye konuştu."ÖFKENİZİ KONTROL EDEMEZSENİZ UZAKLAŞIN""Öfkeli hissettiğimiz zaman ne yapmalıyız?" sorusuna da cevap veren Malas şunları söyledi; "Öfke hissettiğimiz zaman kendimize öfkenin geçici bir duygu olduğunu, kısa bir süre sonra geçeceğini hatırlatmalıyız. Öfke sırasında yanlış kararlar vermek ve hata yapmak yüksek ihtimaldir. Öfkeli oldu-ğumuz zaman karşımızdaki kişiye zarar verebileceğimizi hatırlamalıyız. Öfkeli hissettiğimizde kontrol edemiyorsak ortamdan uzaklaşmamız gerekir. Bunların yetersiz kaldığı durumlarda, psikologlar veya psikiyatristlerden yardım alabilirsiniz. Eğer öfkemizi kontrol edebilirsek yararlı, eğitici bir duygu haline gelebilir."İHAİhlas Haber Ajansı / Güncel Değerli Taş Koronavirüs Konya Güncel Haberler
şiddeti önlemek için ne yapmalıyız