🎯 Samipaşazade Sezai Küçük Şeyler Özeti
CAyG5. SAMİPAŞAZADE SEZAİ 1859?-1936*Tanzimat Edebiyatı İkinci Dönem sanatçısı, siyasetçi, diplomat, gazeteci, yazar.*İstanbul Aksaray’da doğmuştur.*Doğduğu konak Ziyâ Paşa, Ahmed Vefik Paşa, Ali Suâvi, Osman Nevres, Yenişehirli Avni Bey ve Üsküdarlı Hakkı Bey gibi önemli fikir adamı ve edebiyatçıların sık sık uğradığı bir mekân idi.*Sezai, eğitimini bu konakta özel hocalardan almıştır.*Sezâi’ye burada devrin şairlerinden Osman Nevres, Üsküdarlı Hakkı ve Yenişehirli Avni, şiir ve edebiyat zevki verir.*Fransızca hocası, onda hür düşünce fikrini uyandırmıştır.*Sezâi, henüz çocuk yaşta, Abdülhak Hâmid ve Recâizâde Ekrem’le tanışır.*17-18 yaşlarında Namık Kemal ile sürekli mektuplaşmıştır.*1885-1901 arasında İstanbul’da yaşamış ve edebi açıdan verimli bir dönem geçirmiştir.*Sergüzeşt adlı romanı yayımlayarak Türk edebiyatının ilk romancıları arasına girdi.*1891’de hikâyelerini “Küçük Şeyler” adlı kitapta topladı.*1901’de Paris’e kaçtı; II. Meşrutiyet’in ilânı üzerine döndü.*Çok sevdiği yeğeni İclal'in ölümü üzerine, mensur bir mersiye ile daha bazı nesir ve hatıralarını “İclal” isimli kitapta topladı.*1936’da vefat etti. Kabri Küçüksu Mezarlığı’ndadır.*Henüz on dört yaşında iken edebiyata heves eden Sezâi, söylev türündeki ilk yazılarıyla adını duyurmuştur.*Gençlik yıllarında Namık Kemal’in etkisinde kalan sanatçı, sonraki yıllarda Ekrem ve Hamid etkisindedir.*Hikâye, roman, tiyatro ve edebî tenkitle çok sayıda siyasî ve sosyal muhtevalı makale yazmıştır.*Şiirlerinde romantizmin, roman ve hikâyelerinde realizmin izlerini görmek mümkündür.*Genel anlamda "sanat için sanat" anlayışını benimsemiştir.*Edebiyat tarihinde “Sergüzeşt Yazarı” olarak tanınmıştır.*“Sergüzeşt”, Türk edebiyatında romantizmden gerçekçiliğe geçişin başarılı örneklerinden biri sayılır.*Hikâye ve romanlarında halkın içinden kahramanları kendi dilleri, çevreleri ve günlük yaşamlarıyla yansıtmıştır.*Hikâye ve romanlarında dönemine göre güçlü bir tekniğe sahiptir.*Hikâyelerinde özellikle tahlile büyük önem vermiştir.*Edebiyatımızda Maupassant tarzını benimseyen ilk hikâyecidir.*En küçük şeylerin bile hikâye konusu olabileceğini savunur.*Fransız sanatçı Alphonse Daudet’den esinlenerek yazdığı kısa öykülerle Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri vermiştir.*Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk öykü örneklerini Küçük Şeyler yazmıştır.*Romancılığımızı realizme yönelten kişilerdendir.*Eserlerinde gözleme önem vermiştir.*Betimlemelerde ağır, konuşma bölümlerinde sade ve doğal bir dil kullanmıştır.*Halit Ziya’dan önce yetişen ilk büyük üslûpçu olmakla birlikte cümleleri onun cümleleri kadar sağlam değildir.*Hayatı boyunca yeni edebiyatı savunmuş, daima yeninin ve yeniliğin yanında yer almıştır.*Millî Edebiyat akımı başladıktan sonra Türk dilinin sadeleşmesi fikrini desteklemiştir.*Eserlerinde doğu ve batı kültürünün kaynaştığı görülür.*İkinci Tanzimat nesli içinde politikayla en çok uğraşan SEZAİ’NİN ESERLERİTiyatro Şîr, Mantemeden?Hikâye Küçük Şeyler, Müdafaa-i Zulüm?Roman Sergüzeşt, KonakÇeviri JackDüzyazı Rümuzul Edep, İclal-Küçük Şeyler*Çeşitli hikâye, deneme ve tercümelerden meydana gelen bu eserinde Sezâi, mukaddimede belirttiği gibi Nâmık Kemal ve Abdülhak Hâmid çizgisinden kısmen uzaklaşmakla birlikte yine de tasvirlerine şahsî duygularını katmak suretiyle romantizmden tamamen kopamadığını göstermektedir.*Özellikle realist tasvirleri dolayısıyla devrinde bir çığır açan eser Servet-i Fünuncular üzerinde büyük ölçüde etkili olmuş, gerek devrinde gerekse daha sonraki yıllarda takdirle karşılanmıştır.*Batılı anlamda ilk öykü örneklerini içerir.*Eserdeki bazı hikâyeler çeviridir.*Kitapta küçük olayları anlatan yazar, bu olayları güçlü bir dille, dikkat çeken hikâyelere yirmi yaşlarında iken kaleme aldığı bu oldukça zayıf ve acemice eser üç perdelik bir trajedi olup devrinde bir yankı uyandırmamıştır.*Şîr Farsçada “arslan” demektir.*Sanatçının ilk eseridir.*Henüz 20 yaşındayken yazdığı bu tiyatroda oldukça acemidir.*Dili oldukça sade olan eser okunmak için yazılmıştır.*Üç perdelik mensur bir trajedi olan eserde ifade bakımından Namık Kemal’in izleri açıkça hâtıra, gezi notları ve sohbet yazılarından meydana bir hikâye ile hâtıra, gezi notları ve denemelerden 1934-1935 yıllarında yazmaya başlayıp tamamlayamadığı bir roman müsveddesi olup Güler Güven tarafından yayımlanmıştır.
Küçük Şeyler Samipaşazade Sezai Hikayesinin Özeti Kitabın Özeti 1891’de yayımlanan ve edebiyatımızda Batılı tarzda modern öykünün ilk örneği kabul edilen Küçük Şeyler, bir mukaddime önsöz, birisi tercüme yedi öykü ve bir mensureden düzyazı şiir oluşmaktadır. Kitap, Bu Büyük Adam Kimdir? adlı hikayeyle başlar. Hikâye kahramanı çocuk, Fransızca derslerinde okutulan kitabın etkisinde kalır ve sokakta gördüğü bir adamı hareketlerinin farklı olmasından dolayı gözünde büyütür ve önemli biri olarak düşünmeye başlar. Fakat daha sonra tesadüf olarak bu adamın okuma yazma bilmeyen sıradan bir kişi olduğunu öğrenir. İkinci hikayesi olan "Hiç" isimli hikayede bir gencin hikayesini anlatır. Babasız olan bu genç adam, eğitimli ve içine kapanık olarak büyümüş. Annesinin hastalığı sebebiyle zor günler geçirmektedir. Bir gün vapurda kendisine gülen güzel bir genç kız görür. Bu gülümsemeyle aşk hayallerine dalan genç adam, daha sonra bir gün kızı yakından görür ve üst dudağının kısa olduğunu farkeder. Üst dudağının kısa olması nedeniyle tüm hayalleri yıkılır. Üçüncü hikaye "Kediler" hikayesidir. Bir kocanın yaşadığı yalnızlığı anlatan bir hikayedir. 33 yıllık hayat arkadaşının kendisinin yerine sürekli eve doluşan kedilerle ilgilenip hep onları düşünmesi nedeniyle hayata küsen bir adamın evi terk etmesi ve akşam gidecek bir yeri olmadığından geri eve dönmesini anlatır. Dördüncü hikaye olan İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır hikayesi Çamlıca'nın güzelliklerini anlatarak başlar. Buradaki ağaçları, koruları gerçekçi gözlemlerle anlatan yazar bir kaç yıl sonra bu ağaçların iki yüz elli kuruşa odunculara satıldığını söyleyerek hikayeyi bitirir. Beşinci hikaye Düğün hikayesidir. Bu hikayede güzel bi kız olan Dilsitan eve güzel olduğu için köle olarak alınır. Evin genç beyinin düğün hazırlıkları yaptığını öğrenince gelinin kendisi olduğunu düşünür. Fakat evin beyi, kendi sosyal konumuna denk bir hanım ile evlenecektir. Daha sonra Dilsitan gelinin kendisi olmadığını öğrenince verem olur. Son anlarını yaşamaya başlar. Altıncı hikaye ise Pandomima'dır. Paskal kimsesi olmayan yalnız ve içine kapanık bir tiyatro oyuncusudur. Pandomim sanatçısıdır. Oyunlarında insanları güldüren adam olan ama aslında içi kan ağlar. Bir gün oyununa gelen Eftalya isimli genç ve güzel kadına aşık olur. Ancak Eftalya bir müddet kaybolur. Ve daha sonra bir tiyatroya kocasıyla beraber gelir. Daha sonra bu duruma çok üzülen Paskal'ın bedeni cansız olarak evinde bulunur.
SAMİPAŞAZADE SEZAİ 1860-1936“Samipaşazade Sezai”nin Hayatı 1860 yılında İstanbul’da doğan Samipaşazade Sezai’nin Babası dönemin bürokratlarından Abdurrahman Sami Paşa, annesi de Gürcü asıllı bir cariye olan Dilarayiş Hanım’dır. Sezai, babasının sayesinde bütün eğitimini özel hocalardan aldı. Babası ilim ve edebiyata düşkün bir insan olduğundan, Sezai’nin yetiştiği konak dönemin bir ilim ve kültür ocağı mahiyetinde idi. Birçok Doğulu ve Batılı aydın bu konağın müdavimlerindendi. Sami Paşazade Sezai de işte böyle bir kültür ortamında yetişerek hem Doğu, hem de Batı kültürünü öğrendi. Samipaşazade Sezai, çalışma hayatına 1878 yılında ağabeyi Suphi Paşa’nın nazırlığını yürüttüğü Evkaf Nezaretinde başladı. 1880 yılında Londra’ya elçilik katibi olarak gitti. Burada Avrupa edebiyatını daha geniş bir şekilde tanıma imkanını buldu. Londra’da kaldığı dört yıllık süre içinde Victor Hugo, Le Martin, Musset, Alphonse Daudet ve Pierre Loti gibi bir çok Batılı aydının eserlerini okudu. İngiliz kültür ve edebiyatını yakından tanıdı, öğrendi. 1885’te Liyon’a büyükelçilik katipliğine gitmeyerek Hariciye Nezareti’nde çalışmaya başladı. 1887 yılında “Sergüzeşt” romanını, 1891’de “Küçük Şeyler”i yazdı. Bu iki eser konu olarak “esaret” konusunu ve dolaylı yoldan “hürriyet” konusunu işlediği için saray tarafından olumsuz bir tepki ile karşılandı. 1894’ten itibaren Abdullah Cevdet’in çıkardığı “İkdam” gazetesinde makale ve hikayeler yazmaya Sezai hürriyet taraftarı bir sanatçı olduğundan ve yazılarında da bu özelliği gösterdiğinden dolayı sarayla sürtüşmeler yaşadı. Bu sürtüşmeler, 1901’de Paris’e kaçmasına sebep oldu. Paris’te İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleriyle tanıştı. Onlarla iş birliğine girerek Jön Türkler’e katıldı. İkinci Meşrutiyet ilan edilince İstanbul’a döndü. Aynı yıl Madrid orta elçiliğine atandı. I. Dünya Savaşı yıllarında İsviçre’de kaldı. 1921’de İstanbul’a dönünce emekliye ayrıldı. Cumhuriyet döneminde ömrünün son yıllarını sessiz, sakin bir şekilde geçirdi. “Konak” isimli bir roman yazmak istedi. Ancak bitiremeden 26 Nisan 1936 günü zatürreeden hayatını kaybederek Göksu’daki aile mezarlığına defnedildi.“Samipaşazade Sezai”nin Edebi KişiliğiSamipaşazade Sezai, Tanzimat’ın ikinci neslinin üçüncü önemli simasıdır. Sezai’nin kendi zamanındaki Fransız edebiyatı hareketi ile yakından meşgul olması, eserlerine daha doğal bir karakter vermiştir. Bu sebeple Sezai, Türk edebiyatının Avrupalılaşma sürecinde önemli bir rol Sezai daha çok nesirleri; yani siyasi ve edebi makaleleri, küçük ve büyük hikayeleri ve hatıraları ile tanınmıştır. O nesre edebiyata heves ettiği zamanlarda şöhretli bir yazar olan Namık Kemal’in kuvvetli tesiri altında başlamıştır. Hatta bu romantik üslup Sezai’nin Batıyı tanıdıktan sonraki eserlerinden de tamamen silinmiş sayılmaz. Onun en başta Sergüzeşt adlı eseri olmak üzere, en realist küçük hikayelerinde de zaman zaman hislerine kapıldığı, duygularını başkalarına duyurmak istediği görülür. Esasen duygulu, hem de ince duygulu bir sanatkar olan Sezai’nin arada bir romantik vasıflar taşıyan şiirler mırıldanması da onun, nesrine şiirler karıştırmaya olan meylinin bir kısa hikayenin kurucularından olan Sezai, en kısa ve küçük şeylerin bile hikaye konusu olabileceğini savunur. Ona göre üslup ele alınan konuya göre değişebillir ve en önemsiz olay bile güzel yazılırsa hikaye haline getirilebilir. Bütün mesele tabiatı, insanı ve insan kalbini uygun bir dil ve anlatımla tasavvur edebilmektir. Zengin ve soylu bir aileden olan Sezai Bey, Taşkasap’taki konaklarında dadılar, lalalar ve cariyeler arasında büyür, konakta bunların yaşantılarını yakından izler, onların iç sızlatan acılarını dinler ve üzülür. Konusunu bir paşazade ile bir cariyenin aşk macerasından alan Sergüzeşt romanı; artık kapanmaya yüz tutmuş bir dönemi, cariyelerle kölelerle birlikte yaşanılan büyük konak hayatı devrini Türk romanındaki en başarılı şekilde anlatan eserdir. Romanda esaret ve hürriyet temaları üzerinde durulur. Sezai, dönemine hakim olan romantizm akımının tesirinden sıyrılarak, realizmin özelliklerini romanına uygulamaya büyük özen gösterir. Eser realist ve romantik özellikler edebiyatında Abdülhamit devrinde yaygınlaşan fakirlik ve ezilmişlik duygusunun öncüsü Samipaşazade Sezai olur. Eserlerinde toplumun ezilen insanlarının sesi olmaya çalışır. Sezai, Doğu kültürünü konaktan alırken, Batı kültürünü ise bizzat yaşayarak kazanır. Eserlerinde yoğrulduğu bu iki kültürün bir sentez halinde ortaya koyulduğu görülür. Gençliğinde Namık Kemal’in etkisinde kalan yazar, Fransız realistlerinden Gustave Flaubert’in büyük bir titizlikle üzerinde durduğu kelime ve noktalama işaretlerine dikkat eder. Onun üslup anlayışını kendi üslubuyla birleştirmeye çalışır. Onun gibi dünyaya bir ressam gözüyle bakar, renkli ve canlı tabiat tabloları çizer.“Samipaşazade Sezai”nin EserleriSergüzeşt roman-1888Küçük Şeyler altı hikayeden oluşur-1890Rumuzü’l – Edeb 1900-hikaye, hatıra ve makalelerİclal 1923Şiir 1881-1891, hikaye ve değişik yazarlar.Yazarın ayrıca İkdam, Servet-i Fünun, Şura-i Ümmet, Gayret, Hazine-i Evrak, Edebiyat-ı Umumiye gibi gazete ve dergilerde yayımlanmış, değişik konularda birçok yazısı Hamit Tarhan Hayatı, Eserleri ve Edebi kişiliği
Sami Paşazade Sezai Doğum 1859 İstanbul, Osmanlı Devleti Ölüm 26 Nisan 1936 77 yaşında İstanbul, Türkiye Meslek Siyasetçi, diplomat, yazar Dönem 1879-1923 Sami Paşazade Sezai Osmanlı Türkçesi سامی پاشازاده سزائی, d. 1859, İstanbul – ö. 26 Nisan 1936 İstanbul Türk realist öykücü, romancı. Türk Edebiyatının ilk gerçekçi romanlarından birisi olma özelliğiyle edebiyat tarihinde büyük önem taşıyan Sergüzeşt adlı romanın yazarıdır. 1892’de yazdığı Küçük Şeyler ile Türk edebiyatında modern kısa hikâyenin kurucularındandır. 1859 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Tanzimat devrinin ileri gelen isimlerinden, Osmanlı Devleti’nin ilk Maarif Nazırı Eğitim bakanı Abdurrahman Sami Paşa ile Paşa’nın ikinci eşi olan Gürcü asıllı Dilârâyiş Hanım’ın oğludur. Babasının Taşkasap’taki konağında özel öğrenim gördü. Konaktaki eğitim yıllarında Farsça, Arapça, Fransızca, Almanca; daha sonra Londra’da görev yaptığı yıllarda İngilizce öğrendi. Yirmi yaşına kadar resmi bir görev almayıp, edebiyat konusundaki bilgilerini artırmayı tercih etti. “Maarif” başlıklı ilk yazısı 1874 yılında “Kamer” adlı gazetede yayımlandı 3 perdelik bir piyes olan “Şir” isimli ilk eseri 1879’da yayımlandı. 1880’de, ağabeyi Abdüllatif Suphi Paşa’nın başında olduğu Evkaf Nezareti Mektubi Kalemi’ne memur oldu. Babasının ölümünden sonra da Londra elçiliği ikinci kâtipliğine atandı. Orada kaldığı dört yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını yakından izledi. 1885’te elçilik görevlerinin şapka giymesi yasağına uymadığı için elçilik kadrosu azledildiğinde İstanbul’a döndü 1885 – 1901 arasında İstanbul’da yaşadı ve edebi açıdan verimli bir dönem geçirdi. Abdülhak Hamit ve Recaizade Ekrem ile yakın dost oldu. 17-18 yaşlarında iken tanıştığı Namık Kemalile sürekli mektuplaştı. Diğer Tanzimat yazarları gibi çok sayıda eser vermedi; bir roman, iki küçük hikâye kitabı, hatıra ve seyahat yazıları yazdı. 1888’de bir paşazade ile cariyenin aşk öyküsünü anlattığı Sergüzeşt adlı romanı yayımlayarak Şemseddin Sami, Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi’den sonra Türk edebiyatının ilk romancıları arasına girdi. Alphonse Daudet’den “Jak” romanını Türkçeye çevirdi. 1891’de hikayelerini “Küçük Şeyler” adlı kitapta topladı. 1897’de İkdam Gazetesi’nde makaleler ve hikayeler yazdı. Bazı makale ve hikayelerini “Rumuzü’l-Edeb” 1898 adlı kitapta topladı. Sergüzeşt romanı yüzünden göz hapsine alındığını düşünerek bundan kurtulmak için 1901’de Paris’e gitti ve 1908’de Meşrutiyet’in ilanına kadar da orada kaldı. Yurtdışına kaçışını Servet-i Fünun Dergisi’nde yayımlanan “1901e Ait Bir Hatıra” başlıklı yazısında anlattı. Paris’te Jön Türkler’le tanıştı; İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve cemiyet içinde saygın bir yere geldi. Cemiyetin 15 Şubat 1902’de yayın hayatına başlayan “Şüra-ı Ümmet” adlı yayın organında Osmanlı Devleti politikalarını ve rejimini eleştiren yazılar yayımladı. Paris yıllarını “1901’den İtibaren Paris’te Geçen Seneler”, “Paris Hatıratından”, “Paris’te Yedi Sene” adlı yazılarında anlattı. II. Meşrutiyet’in ilanı üzerine İstanbul’a döndü ve Madrid elçisi olarak görevlendirildi. I. Dünya Savaşı başlayınca Madrid’den İsviçre’ye geçti, savaşın sonuna kadar burada kaldı. İspanya yıllarını “Gırnata ve El-Mescidü’l Camia Elhamra” adlı iki yazıda, İsviçre’de geçirdiği zamanı “İsviçre Hatıratı” başlıklı yazılarında anlattı. Mütareke devrinde 1921 yılında yaş haddi dolmadan hükümet tarafından emekliye sevkedildi ve İstanbul’a döndü. Son yıllarını Kadıköy’ün Mühürdar semtindeki evinde geçirdi. Çok sevdiği yeğeni İclal’in ölümü üzerine yazdığı mensur bir mersiye ile daha bazı nesir ve hatıralarını 1924’te yayımladığı “İclal” isimli kitapta topladı. 1927’de kendisine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kararıyla “Hidamat-ı Vataniyye” tertibinden maaş bağlandı. 26 Nisan 1936 tarihinde İstanbul’da zatürreden öldü. Cenazesi, Göksu’daki aile mezarlığına, yeğeni İclal’in yanına defnedildi. Zeynep Kerman kendisinin tüm eserlerini üç cilt halinde topladı.[8] Edebi kişiliği İlk eserini Namık Kemal etkisinde yazdığı “Şir” adlı eseri ile tiyatro oyunu alanında veren sanatçı; roman, hikâye, hatıra, sohbet, makale ve şiir ile üne kavuştu. Tek romanı olan Sergüzeşt, bütünüyle esaret konusunu işleyen ilk roman olarak Türk edebiyatında yer aldı; cariyelik ve kölelik siteminin eleştirildiği roman, onun en ünlü eseri oldu. Besim Ömer Paşa tarafından Fransızca’ya çevrildi.[9] Romanının getirdiği ünle hikâyeci yönü gölgede kalmış olsa da hikâyecilik yönü çok güçlü bir yazardı. Küçük olayları konu alan hikâyeleri ile kısa hikâye türünü, Türk edebiyatına soktu. Tanzimat döneminin en genç yazarı olan sanatçı, “Küçük Şeyler” adlı kitabı ile Servet-i Fünun yazarlarını etkiledi. Namık Kemal’in etkisiyle birçok hikayesinin dilini süsledi, uzun cümleler kullandı[9]. Yazılarında romantizm ile realizmi birleştirdi. “Sanat için sanat” anlayışıyla eserler verdi. Konularını her zaman yerli hayattan seçti. Eserleri Roman Sergüzeşt 1889 Öykü Küçük Şeyler 1892 Müdafaa-i Zulüm Oyun Şir arslan, 1879 Mantemeden Sohbet-Eleştiri-Anı Rumuzu’l- Edeb 1900 İclal 1923
Üyelik tarihi 28 Şubat 2015 Ruh Hali Samipaşazade Sezai Küçük Şeyler Hikayesinin ÖzetiKüçük Şeyler Kitabının ÖzetiKüçük Şeyler Samipaşazade Sezai Kitabının ÖzetiYazın uzun günlerinde daha çok çalıştığı hâlde, akşamları evine önceki gibi yorgun olarak değil, büyük bir coşku ve neşe ile gelirdi. Yürürken koşar, söylerken güler, önceleri geldiği zaman bir parça dinlenmek için üzerine düştüğü iskemlelerin hiç birinde oturamaz, evin içinde sürekli dolaşır dururdu. Yüzünde, pırıldamak için zamanın en küçük iznini bekleyen gençliğin taze rengi peyda oldu. Yirmi yaşında iken kendisini güçsüz bırakan böyle bir tebessümün karşısında hiç bulunmadınız mı?Kitap KapakKüçük Şeyler Samipaşazade Sezai Kitap Zamanı Yayınları Basım Tarihi 12 - 2009 ISBN 9786051001999 Sayfa Sayısı 65 erhan1907 To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts. Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz. To view links or images in signatures your post count must be 10 or greater. You currently have 0 posts. Konuyu 1 kişi okuyor. 0 üye ve 1 ziyaretçi
samipaşazade sezai küçük şeyler özeti