♟️ Yaprak Dökümü Roman Özeti Uzun

bAwPL. Eser Hakkında Yaprak Dökümü adlı roman Reşat Nuri Güntekin tarafından yazılmış ve ilk defa 1930 yılında yayınlanmıştır. Eserde Batılılaşmayı yanlış anlayarak lüks bir yaşantı içine giren bir ailenin dağılışı anlatılmaktadır. Romanın Özeti Ali Rıza Bey, ahlaki değerlere önem veren, içine kapanık, dürüst ve prensip sahibi biridir. Şevket adında bir oğluyla Fikret, Necla, Leyla ve Ayşe adında dört kızı vardır. Çalıştığı şirkette kendi değer yargılarıyla bağdaşmayan olay ve durumlarla karşılaştığı için Ali Rıza Bey, işinden ayrılıp Üsküdar’daki evine çekilir. Ali Rıza Bey’in emekli maaşı evin masraflarını karşılayamamaktadır. Aile evde yiyecek, giyecek, ısınacak odun bulamaz hale gelmiştir. Bu yoksul duruma rağmen evde huzursuzluk yoktur. Ancak Ali Rıza Bey, evdeki eski saygınlığını kaybetmiştir. Ali Rıza Bey’in oğlu Şevket, yüksek maaşla bir bankada çalışmaya başlar. Yoksulluktan kurtulan ailede yüzler gülmeye başlar. Şevket de babası gibi iyi yetişmiş, namuslu, karakter sahibi bir kişidir. Ailesine de son derece bağlıdır. Her şey yolunda giderken Şevket, Ferhunde adında evli bir kadınla ilişki yaşamaya başlar. Bu ilişki ortaya çıkınca Ferhunde kocası tarafından terk edilir. Şevket, onunla evlenmek zorunda kalır. Ferhunde, eğlenceye düşkün bir kadındır. Şevket’in kız kardeşleri Leyla ve Necla iki güzel kız kardeştir. Büyük ablaları Fikret’le anlaşamamaktadırlar. Ferhunde’nin gelmesiyle birlikte evdeki düzen ve yaşam biçimleri de değişmeye başlar. Ali Rıza Bey, biraz da bundan dolayı kahvehaneye gitmeye başlar. Evdekiler arasında eğlence ve moda düşkünlüğü başlar. Evde sık sık partiler düzenlenir. Hayriye Hanım’ın bütün derdiyse kızlarına zengin koca bulmaktır. Ali Rıza Bey, bütün bu eğlence partilerine ve lüks yaşantıya karşıdır. Ancak masrafları oğlu Şevket karşıladığı için pek sesini çıkarmamaktadır. Zamanla bu tip eğlencelere alışır. Üstelik asla kabullenemeyeceği bazı olaylara da katlanmak zorunda kalır. Evdeki eğlence ve toplantılar ailenin bütçesine ağır gelmeye başlamıştır. Bu durumdan hiç de hoşnut olmayan büyük kız Fikret, Adapazarı’nda yaşayan çocuklu dul bir adamla evlenmeyi kabul eder. Böylece ilk yaprak düşmüş olur. Evin masraflarını karşılamakta zorlanan Şevket, bankadan yüklü bir parayı zimmetine geçirir ve geri koyamaz. Durum fark edilince hapse mahkûm edilir. Şevket, hapse girince karısı Ferhunde evi terk eder. Evde hâkimiyet tekrar Ali Rıza Bey’in eline geçer, eğlence hayatı sona erer. Leyla ile Necla, alıştıkları eski eğlenceli hayatı özlemektedir. Leyla’yı kırk yaşlarında bir komisyoncu ister. Ancak komisyoncunun dolandırıcı olduğu anlaşılır. Leyla onunla evlenmez. Leyla, kendisini beğenen bir manifaturacıyla da evlenmek istemez. Kendini zengin olarak tanıtan Abdülvehhap’la nişanlanır. Fakat Abdülvehhap, onu başkalarıyla gezip tozarken görünce, onunla değil kardeşi Necla’yla evlenmek ister. Bu teklif ailede şok etkisi yaratsa da Necla’nın ısrarı üzerine kabul etmek zorunda kalırlar. Necla, evlenerek Suriye’ye gider. Necla’yı burada büyük bir sürpriz beklemektedir. Abdülvehhap, birkaç çocuklu, zor geçinen, karışık işlerle uğraşan, pek de özenilecek bir yaşantısı olmayan biridir. Necla ilk fırsatta babasına kendisini kurtarması için bir mektup yazar. Ancak bu isteği karşılık bulmaz. Leyla ise evli bir avukatın metresi olmuştur. Ali Rıza Bey, durumu anlayınca Leyla’yı evden kovar. Bu olaydan sonra Ali Rıza Bey’e hafif inme gelir. Leyla gittikten sonra ev iyice ıssız kalmıştır. Hayriye Hanım da iyice güçten düşmüştür sık sık sitemlerde bulunur. Bunun üzerine Ali Rıza Bey, büyük kızı Fikret’in yanına gider. Ancak aradığı huzuru orada da bulamaz. Kalabalık bir ailede yaşayan Fikret, bütün iyi niyetine rağmen Ali Rıza Bey’e bakacak durumda değildir. Ali Rıza Bey, İstanbul’a döner. Hastalığı büsbütün ilerlediği için eve uğramadan direk hastaneye yatar. Babasının durumunu öğrenen Leyla, onu hastaneden çıkarır ve kendi evine götürür. Taksimde bir apartman katında yaşamaya başlarlar. Bu şekilde yaşamaya alışan Ali Rıza Bey, arada bir eski kahve arkadaşlarıyla karşılaşmasa daha da rahat olacaktır. Romandaki Kişiler Ali Rıza Bey Emekli bir memur olan Ali Rıza Bey’in bir oğlu ve dört kızı vardır. Ahlaki değerlere önem veren, inançlı, dürüst ve prensip sahibi biridir. Çocuklarına iyi bir gelecek sağlamak için çaba sarf etmektedir. Her ne kadar çocuklarını iyi yetiştirdiğini düşünse de bulundukları sosyal ve ekonomik durumdan ötürü bunda pek başarılı olamamıştır. Ali Rıza Bey, titiz denecek kadar temiz, gülünç denecek kadar nazik ve mahcup bir adamdı. Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla yaşayan biriydi. Hayriye Hanım Ali Rıza Bey’in karısıdır. Kocasına sadık, saygılı, saf ve cahil bir kadındır. Önceleri kocasının sözünün dışına çıkmazken değişen yaşam koşullarıyla birlikte kocasının istemediği davranışlar yapan biri haline gelmiştir. Bunda dirayetsiz kişiliğinin de payı vardır. Kızlarının ve gelininin isteklerine karşı çıkamamış, onlara boyun eğmiştir. Ali Rıza Bey’e destek olacağı yerde kızlarının yanında yer almıştır. Kızlarına iyi bir hayat sağlamaya çalışırken bunun tam tersi olmuştur. Fikret Ali Rıza Bey’in büyük kızıdır. Babasına en çok destek çıkan, onun gibi ahlaki değerlere önem veren, olgun bir kızdır. Fikret, kız kardeşleri gibi güzel değildir. Üstelik yüzünde, göz hastalığı yüzünden bir leke kalmıştır. Kız kardeşleri gibi giyime, süse ve eğlenceye düşkün değildir. Evde yaşanan eğlence ve partilere dayanamayarak çocuklu, dul bir adamla evlenmeye razı olmuştur. Şevket Ali Rıza Bey’in tek oğludur. Saygılı, kibar ama hayat tecrübesi olmayan bir gençtir. Bir bankada memur olarak çalışmaktadır. Yanlış bir evlilik yapıp, karısının ve kız kardeşlerinin isteklerini karşılamak için zimmetine para geçirince hapse düşer. Leyla Ali Rıza Bey’in ortanca kızıdır. On sekiz yaşlarında güzel bir kızdır. Süse, modaya, eğlenceye düşkün bir kızdır. Taliplerini beğenmez ve Suriyeli biriyle nişanlanır. Suriyeli Abdülvehhap, onun başka erkeklerle gezip tozduğunu ileri sürerek kız kardeşi Necla’ya talip olur. Bunun üstüne sinir krizleri geçirip hastalanan Leyla, zamanla acılarını unutarak bir avukatın metresi olur. Necla Ali Rıza Bey’in dördüncü çocuğudur. On altı yaşlarında güzel bir kızdır. O da Leyla gibi süse, modaya ve eğlenceye düşkündür. Leyla ile iyi anlaşırken Fikret’le geçinemez. Ablasının nişanlısı kendisine talip olunca onun zengin ve gösterişli bir hayatı olduğunu sanarak evlenmeyi kabul eder. Ancak onu Suriye’de hüsrana uğrayacağı bir hayat beklemektedir. Abdülvehhap Kırk beş yaşlarında, karısını kaybetmiş, çocuklu dul bir adamdır. Kendisini zengin gibi tanıtmasına rağmen zor geçinen biridir. İstanbul’daki gösterişli yaşantısıyla Suriye’deki yaşantısı arasında çok büyük farklılıklar vardır. Geçimini bir takım karışık işlerle sağlamaktadır. Tahsin Fikret’in evlendiği adamdır. Elli yaşlarında, üç çocuk sahibi dul bir adamdır. Kaba ve cahil biridir. Fikret, evde kız kardeşlerinin davranışlarını tasvip etmediği ve onlarla geçinemediği için onunla evlenmeye razı olmuştur. Avukat Evli ve çocuk sahibi olmasına rağmen aradığı mutluluğu evliliğinde bulamamış, hali vakti yerinde biridir. Karısı kabul etmediği için boşanmamakta ancak Leyla’dan da vazgeçememektedir. Leyla’ya küçük bir apartman dairesi tutarak geçinmesi için düzenli para bırakmakta, fırsat buldukça Leyla’ya uğramaktadır. Leyla’ya olan tutkusundan dolayı anne ve babasının da aynı dairede kalmasına razı olmuştur. Mekân Roman, ağırlıklı olarak İstanbul’da geçer. Romanda mekân olarak en çok Ali Rıza Bey’in evi anlatılmaktadır. Adapazarı ve Suriye’den isim olarak bahsedilir. Anlatılan mekânlardan bazıları; Ali Rıza Bey’in çalıştığı şirket, gittiği kahvehane ve avukatın dairesidir. Zaman Kesin bir tarih verilmemekle birlikte olayların, Cumhuriyet öncesi yıllarında, Osmanlı devletinin son dönemlerinde geçtiği anlaşılmaktadır. Romanın Dil ve Anlatımı Realist görüş açısıyla ve roman diline uygun bir ustalıkla yazılan romanda okuyucuyu sıkmayan, sıcak, içten, yapmacıksız bir anlatım şekli kullanılmıştır. Yazar, okurun dikkatini dağıtacak benzetme ve mecazlardan kaçınmıştır. Uzun tasvirler yerine doğal ifadeler kullanmaya özen göstermiştir. Roman, herkesin anlayabileceği sade, açık ve yalın bir dille yazılmıştır. Konuşmalar, günlük konuşma diline uygun olarak doğal ve canlıdır. Romanın Konusu ve Teması Romanda, Batının gösterişli yaşam tarzına özenerek kendi öz yaşam değerlerini unutan bir ailenin çöküşü ve dağılışı anlatılmaktadır. Aile bir ağaç olarak, yapraklar da aile fertleri olarak düşünülmüş ve roman bu doğrultuda anlatılmıştır. Romanın Türü Olaylar gerçekçi bakış açısıyla işlendiği için “realist roman”; işlediği temaya göreyse “sosyal roman” türüne girer. Genel Değerlendirme Aile yaşantısı, Batılı yaşam tarzına özenti, gösterişli bir yaşam için yanlış yollara sapma gibi durumlar pek çok romana konu olmuştur. Yaprak Dökümü de gerek konusu, gerek bakış açısı, gerekse dil ve anlatım açısından Türk edebiyatının çok okunan romanları arasında yerini almıştır. Yaprak Dökümü sıkılmadan okuyacağınız, okurken de düşüneceğiniz ve yaşantınızı tekrar gözden geçireceğiniz seçkin ve klasikleşmiş romanlarımızdan biridir. KITABIN ADI Yaprak Dökümü KITABIN YAZARI Reşat Nuri GÜNTEKİN YAYINEVI VE ADRESI İnkılâp ve Aka-İstanbul BASIM YILI 1983 KITABIN KONUSU Gelir düzeyinin üzerinde bir yaşam sürdürmek isteyen bir ailenin ANAFIKRI Yazar bu romanla okuyucuya; çılgın hayallerin, maddî israfların, gereksiz özentilerin hüküm sürdüğü bir ailede çöküntülerin başlayacağı mesajını verir. Reşat Nuri GÜNTEKİN 25 Kasım 1889 tarihinde İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi' ni bitirdi 1912. Bursa' da başladığı 1913 öğretmenlik hayatına çeşitli okullarda devam etti. Milli Eğitim müfettişi 1931, Çanakkale milletvekili 1933-43, Paris Kültür Ateşesi ve emekli 1954 oldu, kanser tedavisi için gittiği Londra' da öldü. İstanbul' da Karacaahmet Mezarlığı'nda gömülü. Yazı hayatına Birinci Dünya Savaşı sonlarında 1917 başlayan, ilk eseri de Eski Ahbap uzun hikaye 1917' de basılan Reşat Nuri, 1918' de tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayımlarken bir yandan da hikayeler Şair Dergisi, 1918/19; Nedim Dergisi, 1919; Büyük Mecmua, 1919 yazıyordu. Çalıkuşu' nun Vakit gazetesinde tefrikasıyla 1922 geniş bir ün kazandı. Çok hareketli bir eser olan Çalışkuşu' nda Anadolu, ilk idealist ve aydın kızı Feride' ye kavuştu, geniş ölçüde romana girdi. Bu roman az okumuş ve aydın, iki sınıfı da, doğal ve canlı diliyle kendine bağladı. Reşat Nuri' nin hemen bütün romanlarında dekor olarak taşra kasaba ve şehirleri çevre, tip, çeşitli problem ve görüşleriyle Anadolu atmosferi görülür. Romanlarında sosyal ve hissi konuları işleyen yazar, küçük hikayelerinde bunların yanına mizahı da ekledi Yazdığı, çevirdiği, kitap biçimine girmiş veya dergi, gazete sayfalarında, tiyatro repertuarlarında kalmış tüm eserlerinin toplamı yüzü bulur; bunlardan 19 tanesi telif romandır, 7 tanesi hikaye kitabı. Yazdığı, çevirdiği, uyarladığı, oynanmış, basılmadan kalmış oyunlarının sayısı roman ve hikaye kitaplarının sayısını da aşar. 7 Aralık 1956'da İstanbul'da öldü. KİTABIN ÖZETİAli Rıza Bey, şair ruhlu, içine kapanık, kendi hâlinde dürüst bir insandır. Prensipleri kendi prensipleriyle bağdaşmayan insanlarla çalışmak istemediği için şirketteki memuriyetinden istifa eder; Üsküdar'daki evine çekilir. Ali Rıza Beyin, Şevket isminde bir oğlu ile Fikret, Neclâ, Leylâ ve Ayşe adında dört kızı vardır. Ali Rıza Bey, işten çıktığı sırada oğlu Şevket yüksek maaşla bir bankaya memur olur; evin bütün yükü onun üzerine biner. Şevket, babası gibi iyi yetişmiş, karakterli, namuslu bir gençtir. Ailesine de son derece bağlıdır. Babasının doğruluk ve namus uğruna işten istifa etmesini uygun bulur. Buna karşılık Ali Rıza Beyin hanımı Hayriye Hanım durumdan hiç memnun süre sonra Şevket, Ferhunde adında hafif meşrep bir kadınla evlenir. Eğlenceye düşkün olan bu kadın, birbirinden genç, güzel ve hareketli, asrî olmaya meraklı olan Neclâ ve Leylâ'nın da karakterini bozar. Bir eğlence ve moda düşkünlüğü başlar. Evde sık sık partiler düzenlenir. Evin büyük kızı Fikret, yengesi ve kardeşleriyle anlaşamadığı ve bu durumdan hiç memnun olmadığı için en az babası kadar üzgün ve kırgındır. Hayriye Hanım, sırf kızlarına koca bulmak ümidiyle evde her değişikliğe razı olur. Şevket de olanlardan memnun kalmamasına rağmen belki de karısının tesiriyle kendisini bu hevese kaptırmıştır... Evde gün geçtikçe itibarı düşen Ali Rıza Bey tekrar işe girmeyi düşünürse de başaramaz. Eğlenceler ve toplantılar için lüzumsuz yere para harcanan evde maddî sıkıntılar başlar; kavgalar, türlü rezaletler ve sefalet birbirini takip eder. Ali Rıza Bey, çocuklarındaki bu korkunç değişiklikler karşısındaki hayret, şaşkınlık ve acı içinde kıvranmaktadır. Evdeki bu anormal havaya ayak uyduramayacağını anlayan Fikret Adapazarı'na yaşlı, dul bir adama gelin gider. Böylelikle aile ağacının yapraklarından biri düşer. Ali Rıza Bey, çirkin durumlardan kurtarmak için kızlarını evlendirmeyi düşünür; fakat dürüst ve namuslu damat adayı bulamaz. Bu arada Şevket masrafları karşılamak için bankadan borç alır; sonra ödeyemez, hapse atılır. Böylece, ikinci yaprak düşer. Kocası hapisteyken Ferhunde evden kaçar. Bu üçüncü yaprağın düşüşü olur. Karısının kaçtığı haberini hapishanede babasından alan Şevket üzülmez, hatta bir belâdan kurtulduğu için memnun kaçışı ile elebaşlarını kaybeden Leylâ ve Neclâ bocalarlar. Evde hakimiyet yine Ali Rıza Beyin eline geçer; toplantılara ve eğlencelere son verilir. Bu monoton hayat kızlara pek sıkıcı gelir; sırf bu havadan kurtulmak için Neclâ bin bir türlü hayaller kurarak, kendisini zengin gösteren bir Suriyeli ile evlenir. Fakat Suriye'ye gidince orada kocasının birkaç karısının daha olduğunu görür. Kendisini kurtarması için babasına mektuplar yazar. Bu dördüncü yaprağın düşüşüdür. Bu arada Leylâ kötü yola sapar. Ali Rıza Bey, kızını evden kovar. Leylâ bir avukatın metresi olur. Bu beşinci yaprağın düşüşüdür. Bu olaydan sonra Ali Rıza Beye hafif bir inme iner. Onu yiyip bitiren asıl hastalık içindedir. Leylâ da gittikten sonra ev büsbütün ıssız kalır. Hayriye Hanım bütün güç ve kuvvetini kaybeder. Leylâ yüzünden kocasına sık sık sitemlerde bulunur. Bunun üzerine Ali Rıza Bey, Adapazarı'na, Fikret'in yanına gider. Fakat aradığı huzuru orada da bulamaz; kalabalık bir aile hayatı içinde âdeta bir cehennem hayatı yaşayan Fikret, bütün iyi niyetine rağmen babasını yanında barındıracak durumda değildir. Bunun üzerine Ali Rıza Bey İstanbul'a döner, hastalığı ilerlediği için eve uğramadan hastahaneye yatar. Babasının hastalık haberini alan Leylâ onu hastahaneden çıkarır, kendi evine götürür. Taksim'deki lüks apartman katında hep birlikte rahat yaşamaya başlarlar. Ara sıra yolda eski kahve arkadaşları ile göz göze gelmese Ali Rıza Bey büsbütün huzur içinde olacaktır.

yaprak dökümü roman özeti uzun